- Konu Başlıkları
- Canan Dağdeviren ile Buluşların Öyküsü – Giyilebilir Teknolojilerden Kalp Pillerine
- Hayatı: Türkiye’den MIT’ye Uzanan İlham Yolculuğu
- Piezoelektrik Kalp Pili: Tıpta Bir Devrim
- Giyilebilir Elektronik Cihazlar ve Sağlıkta Yeni Çağ
- MIT Media Lab’da Genç Bir Türk Kadını
- Bilimde Kadınların Yükselişi ve Canan Dağdeviren’in Rolü
- Türkiye’ye Katkısı: Gençlere İlham Veren Projeler
- Mirası: Biyomedikal Mühendisliğin Geleceğinde Bir Türk İmzası
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz, insan vücuduyla kusursuz bir uyum içinde çalışan, sağlığımızı anbean takip eden ve hatta kendi enerjisini üreten teknolojiler artık bir hayal değil. Bu hayali gerçeğe dönüştüren mimarların başında ise genç bir Türk bilim insanı var: Doç. Dr. Canan Dağdeviren. Fizik, elektronik ve tıbbı bir araya getirerek giyilebilir, esnek ve yutulabilir sensörler icat eden Dağdeviren, adını MIT (Massachusetts Institute of Technology) koridorlarından dünyanın en prestijli bilim dergilerine altın harflerle yazdırdı. Onun hikayesi, sadece çığır açan buluşların değil, aynı zamanda bilime adanmış bir hayatın, engelleri aşan bir azmin ve Türkiye'den yola çıkarak dünyaya ilham veren bir başarı öyküsüdür. Bu yazı, Canan Dağdeviren'in inanılmaz yolculuğunu, tıpta devrim yaratan icatlarını ve bilim dünyasındaki sarsılmaz yerini derinlemesine inceleyecek.

Canan Dağdeviren ile Buluşların Öyküsü – Giyilebilir Teknolojilerden Kalp Pillerine
Canan Dağdeviren’in bilimsel yaklaşımının temelinde yatan felsefe, teknolojiyi insan bedenine "yabancı" bir unsur olmaktan çıkarıp onun "doğal" bir parçası haline getirmektir. Bu vizyonla yola çıkan Dağdeviren, kariyeri boyunca insan sağlığını kökten değiştirebilecek bir dizi icada imza attı. Onun buluşları, soğuk ve katı elektronik devreleri, insan teni gibi esneyebilen, organların hareketine uyum sağlayan ve vücutla iletişim kurabilen biyouyumlu materyallere dönüştürdü.
Onun en çok bilinen icadı, şüphesiz kalp, akciğer ve diyafram gibi organların hareketinden enerji üreterek kendi kendini şarj edebilen giyilebilir kalp pili (PZT MEH). Bu buluş, milyonlarca kalp hastasının riskli pil değiştirme ameliyatlarına son verme potansiyeli taşıyor. Ancak Dağdeviren'in dehası bununla sınırlı değil. Cilt kanserini erken evrede teşhis edebilen, deriye dövme gibi yapıştırılabilen esnek bir sensör; sindirim sistemi hastalıklarını izlemek için yutulabilen minyatür bir cihaz ve Parkinson hastalarının beyin fonksiyonlarını anlık olarak haritalandıran "beyin iğnesi" gibi projeleriyle tıp dünyasının sınırlarını zorlamaktadır. Her bir icadı, bir soruna çözüm bulma arayışının ve bilimin insan hayatına dokunma gücünün somut bir kanıtıdır.
Hayatı: Türkiye’den MIT’ye Uzanan İlham Yolculuğu
Her büyük başarı hikayesinin bir başlangıç noktası vardır. Canan Dağdeviren için bu nokta, 1985 yılında İstanbul'da başladı. Bilime olan merakı çocukluk yıllarına, özellikle de doğa olaylarını ve temel fizik kanunlarını sorguladığı günlere dayanır. Ancak onun hayatındaki en büyük dönüm noktalarından ve bilimsel motivasyonlarından biri, dedesini henüz 28 yaşındayken kalp yetmezliğinden kaybetmesi oldu. O günlerde kendine bir gün kalp hastaları için bir şeyler yapacağına dair bir söz verdi.
Bu hedef doğrultusunda eğitim hayatını şekillendirdi. Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programında yüksek lisansını tamamladı. Ancak onun hayalleri Türkiye sınırlarının ötesindeydi. Fulbright bursu kazanarak ABD'ye, Urbana-Champaign'deki Illinois Üniversitesi'ne gitti. Burada, esnek ve katlanabilir elektronik cihazlar üzerine yaptığı doktora çalışmasıyla bilim dünyasının dikkatini çekti.
Doktorasının ardından yolu, dünyanın en saygın kurumlarıyla kesişti. Harvard Üniversitesi'nde Genç Akademi Üyesi olarak seçildi ve ardından bilim ve teknolojinin geleceğinin şekillendiği yer olarak bilinen MIT Media Lab'da kendi araştırma grubunu kurarak akademik kariyerinin zirvesine doğru tırmanışa geçti. Türkiye'de başlayan bu ilham dolu yolculuk, azmin, merakın ve kendine inanmanın bir insanı nerelere taşıyabileceğinin en parlak örneklerinden biridir.

Piezoelektrik Kalp Pili: Tıpta Bir Devrim
Canan Dağdeviren'in adını tüm dünyaya duyuran icadı, dedesine verdiği sözün bilimsel bir yansıması olan pilsiz çalışan giyilebilir kalp pilidir. Geleneksel kalp pilleri, 5 ila 7 yılda bir cerrahi operasyonla değiştirilmesi gereken pillerle çalışır. Bu durum, özellikle yaşlı ve hassas hastalar için ciddi bir enfeksiyon riski ve psikolojik baskı yaratır. Dağdeviren, bu sorunu ortadan kaldırmak için doğanın kendisinden ilham aldı: piezoelektrik etki.
Piezoelektrik, bazı malzemelerin mekanik baskı altında (bükülme, esneme, bası) elektrik enerjisi üretme özelliğidir. Canan Dağdeviren, bu prensipten yola çıkarak, insan saçı telinden bile daha ince, esnek ve biyouyumlu bir malzeme geliştirdi. Bu malzeme, bir film şeridi gibi, kalp, akciğer veya diyafram gibi sürekli hareket eden bir organın üzerine yerleştirilir. Organın her kasılıp gevşemesi, bu esnek materyali bükerek mekanik bir stres oluşturur. Materyal, bu stresi anında elektrik enerjisine çevirir. Üretilen bu enerji, bir kalp pilini veya başka bir medikal cihazı ömür boyu çalıştırmak için yeterlidir.
Bu icadın anlamı büyüktür:
- Pil değiştirme ameliyatlarına son vererek enfeksiyon riskini ve sağlık maliyetlerini ortadan kaldırır.
- Hastaların yaşam kalitesini artırır ve sürekli bir ameliyat stresi olmadan yaşamalarını sağlar.
- Sadece kalp pilleri için değil, vücut içine yerleştirilen diğer tüm elektronik cihazlar (sensörler, ilaç pompaları vb.) için yeni bir enerji kaynağı sunar.
Bu devrim niteliğindeki buluş, Dağdeviren'in adını Forbes dergisinin "30 Yaş Altı 30 Bilim İnsanı" ve MIT Technology Review'un "35 Yaş Altı 35 Yenilikçi" gibi prestijli listelere taşıdı.
Giyilebilir Elektronik Cihazlar ve Sağlıkta Yeni Çağ
Canan Dağdeviren'in vizyonu, tek bir icatla sınırlı kalmayıp, tıbbın geleceğini şekillendiren bütünsel bir yaklaşıma dayanır. Piezoelektrik kalp pilinin arkasındaki temel felsefeyi, yani "uyumlu elektronik" (conformable electronics) konseptini, teşhis ve tedavi alanında başka birçok probleme uyguladı.
Bu alandaki bir diğer ses getiren projesi, cilt kanserinin erken teşhisi için geliştirdiği giyilebilir sensördür. Cilt üzerine bir bant gibi yapıştırılan bu şeffaf ve esnek cihaz, derinin mekanik özelliklerini sürekli olarak ölçer. Kanserli dokular sağlıklı dokulara göre daha sert olma eğilimindedir. Sensör, derideki en ufak sertlik değişimlerini bile tespit ederek, potansiyel bir melanomu (cilt kanseri türü) henüz gözle görülür hale gelmeden saptayabilir. Bu, erken teşhisin hayati önem taşıdığı kanserle mücadelede çığır açan bir yaklaşımdır.
Benzer şekilde, sindirim sisteminin hareketlerini ve sağlığını içeriden izlemek için tasarladığı yutulabilir sensörler de geleceğin teşhis yöntemlerine dair önemli ipuçları vermektedir. Bu cihazlar sayesinde doktorlar, hastanın sindirim sistemindeki anormallikleri gerçek zamanlı olarak takip edebilir. Canan Dağdeviren, bu çalışmalarıyla hastanelerdeki büyük ve hantal teşhis cihazlarını, hastanın vücudunun bir parçası haline gelen, görünmez ve akıllı teknolojilere dönüştürmektedir.
MIT Media Lab’da Genç Bir Türk Kadını
Massachusetts Institute of Technology (MIT), şüphesiz dünyanın en prestijli teknoloji ve mühendislik üniversitesidir. MIT Media Lab ise bu seçkin kurumun en yenilikçi, disiplinler arası ve fütüristik çalışmalarının yapıldığı efsanevi bir merkezdir. Burada, bilim insanları, mühendisler, sanatçılar ve tasarımcılar bir araya gelerek "geleceği icat ederler".
Canan Dağdeviren'in bu merkezde kendi araştırma grubu olan Conformable Decoders'ı (Uyumlu Kod Çözücüler) yöneten genç bir akademisyen olması, onun bilimsel yetkinliğinin ve liderlik vasıflarının en büyük göstergesidir. Media Lab'da bir Türk kadını olarak bu pozisyona gelmesi, sadece kişisel bir başarı değil, aynı zamanda Türkiye için de büyük bir gurur kaynağıdır. Kendi laboratuvarında, dünyanın dört bir yanından gelen parlak zihinlere liderlik ederek, insan vücudundan gelen sinyalleri (mekanik, kimyasal, elektriksel) "çözerek" anlamlı bilgilere dönüştüren yeni nesil teknolojiler üzerine çalışmaktadır.

Bilimde Kadınların Yükselişi ve Canan Dağdeviren’in Rolü
Tarih boyunca bilim ve teknoloji (STEM) alanları, erkek egemen bir yapıya sahip olmuştur. Ancak son yıllarda, bu algıyı yıkan ve başarılarıyla milyonlarca genç kıza ilham veren kadın bilim insanlarının sayısı artmaktadır. Canan Dağdeviren, bu yükselişin en güçlü ve en görünür sembollerinden biridir.
O, sadece laboratuvardaki başarılarıyla değil, aynı zamanda duruşu, söylemleri ve gençlere olan yaklaşımıyla da bir rol modeldir. Bilimde kadınların karşılaştığı zorlukların farkında olarak, her fırsatta genç kızları ve kadınları bilime teşvik etmektedir. Onun en bilinen mesajlarından biri şudur:
"Hayallerinizi ertelemeyin, bilimin dili evrenseldir."
Bu sözüyle, coğrafi, kültürel veya cinsiyete dayalı engellerin, bilim yapma tutkusunun önünde duramayacağını vurgulamaktadır. Başarısı, Türkiye'deki ve dünyadaki sayısız genç kadına, "O yapabildiyse, ben de yapabilirim" cesaretini vermektedir.
Türkiye’ye Katkısı: Gençlere İlham Veren Projeler
Canan Dağdeviren, uluslararası arenadaki yoğun çalışmalarına rağmen ülkesiyle bağını asla koparmamıştır. Türkiye'ye olan sevgisini ve sorumluluk duygusunu her zaman dile getirir. Sık sık Türkiye'ye gelerek üniversitelerde, liselerde konferanslar verir, öğrencilerle atölye çalışmaları yapar ve onlarla birebir iletişim kurar. Sosyal medyayı aktif olarak kullanarak, çalışmalarını Türkçe olarak anlatır ve gençlerden gelen soruları sabırla yanıtlar.
Onun Türkiye'ye katkısı, sadece bir ilham kaynağı olmaktan ibaret değildir. Gençlere bilimsel düşünme metodolojisini, proje geliştirme süreçlerini ve uluslararası alanda nasıl başarılı olunacağını somut örneklerle anlatır. Bilimi, laboratuvarların dışına taşıyarak herkes için anlaşılır ve ulaşılabilir kılar. Bu çabalarıyla, Türkiye'nin geleceği olan gençlerin bilim ve teknolojiye olan ilgisini artırmakta ve yeni nesil bilim insanlarının yetişmesine paha biçilmez bir katkı sunmaktadır.
Mirası: Biyomedikal Mühendisliğin Geleceğinde Bir Türk İmzası
Canan Dağdeviren henüz çok genç olmasına rağmen bilim dünyasına bıraktığı miras oldukça derindir. Onun mirası, sadece icat ettiği cihazlar değil, aynı zamanda açtığı yeni bilimsel ufuktur. Biyomedikal mühendislik alanında, elektroniğin insan bedeniyle bu kadar uyumlu ve simbiyotik bir ilişki kurabileceğini göstererek yeni bir çağ başlatmıştır.
Gelecekte, onun açtığı yoldan ilerleyen bilim insanları sayesinde, hastalıkları teşhis etmek için kan vermemize veya MR çektirmemize gerek kalmayabilir; vücudumuzdaki akıllı sensörler bunu bizim için yapabilir. Organ yetmezliği yaşayan hastalar, kendi vücut hareketlerinden enerji alan akıllı organlarla yaşayabilir. Canan Dağdeviren'in attığı bu imza, sadece teknolojik bir ilerlemeyi değil, aynı zamanda insanlığın kendi biyolojisiyle olan ilişkisini yeniden tanımlayan felsefi bir dönüşümü de temsil etmektedir. O, bilimin sadece sorunları çözmekle kalmayıp, aynı zamanda insan yaşamını daha kaliteli, daha uzun ve daha anlamlı kılma potansiyelini tüm dünyaya gösteren yaşayan bir efsanedir.